28 Mayıs 2018 Pazartesi

MEHMET (TERSTEN) OKUYAN :)



KADER İNKARCILARINA CEVAP...


 KADER İNKARCILARINA CEVAP...

Mustafa İslamoğlu'nun kader inkarını buradan izleyebilirsiniz http://wp.me/p2WB6t-1Ld

İŞTE CEVAP:

Bu konuda felsefe yapanların ifrata veya tefrite düşmeleri kaçınılmaz olmuştur. Kimisi “Allah kulun yapacağı i...şi istemiş ve yaratmış” diyerek insanların üzerinden kulluk sorumluluğunu almaya çalışır, kimisi de “Allah kulun ne yapacağına karışmaz, kul kendi fiilini seçer ve yapar. Allah, kulun ne yapacağını da bilmez” der. Mesela Abdülaziz Bayındır’ın “Allah geleceği bilmez” demesi işte bu yüzdendir. Böyle inananlara tarihte Kaderiye ve Mutezile denmiştir. Bu konuda aşağıda malumat gelecektir. Kaderi inkâr edenlerden birisi de Mustafa İslamoğlu’dur. “Kaderin tartışmalı fazlalık” olduğunu iddia etmektedir. İşte bütün bunlar orta yolu seçen Ehlisünnetin dışına çıkmanın sonucudur.


KADER NEDİR?
Kader: Allah’ın olacak her şeyin ne zaman ve ne şekilde olacağını, ilmi ezelisi ile bilmesi, tesbit ve tayin etmesidir.
Kaza: Ezelde takdir edilen şeylerin zamanı gelince, Allah tarafından meydana getirilmesidir.


“Bu önce geçenlerde Allah’ın geçerli kıldığı sünneti (işidir-adeti) dir. Allah’ın emri mutlaka yerini bulan bir kaderdir.”(Ahzab 38)


“Çünkü biz herşeyi bir takdir ile yarattık.”(Kamer 49)


“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” (Hadid 22)


  Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurmuştur:
”Bir kimse kadere, hayrı ve şerri ile Allah’tan geldiğine iman etmedikçe, kendisine gelip isabet eden bir şeyin gelip çatmamasının imkânsız olduğunu ve kendisini gelip bulmayan bir şeyin kendisine isabet etmesinin de imkânsız olduğunu kesinlikle bilmedikçe hiç bir kul iman etmiş olamaz.”
(Sahihu Sünen’i-Tirmizi)


Ubade İbnu's-Samit (radıyallahu anh) oğluna ölümü sırasında demiştir ki: "Oğulcuğum, başına gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağını, kaçırdıklarını da yakalayamayacağını bilmedikçe sen, imanın hakikatının tadını asla bulamazsın. Zîra ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:


"Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kalemi yarattı ve: "Kıyamete kadar olacak şeylerin miktarlarını yaz!" dedi.
"Oğulcuğum, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan şunu da işittim:
"Kim bu inanç dışında olarak ölürse benden değildir."
[Ebu Davud, Sünnet 17, (4700); Tirmizî, Kader 17, (2156).]


Bu, vukua gelen her şeyin Cenab-ı Hakk tarafından önceden bilindiğini ve bu bilginin yazılmış olduğunu ifade eder. Nitekim bir ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası başımıza gelmez. Bizim dostumuz ve gözeticimiz O'dur. Öyleyse mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler"
(Tevbe 51)


 ALLAHIN EZELİ BİLGİSİ

Allah Teala Hazretleri (Celle Celaluhu) Hazreti Adem'in cennette ağaçtan alıp yiyeceğini ezeli ilmiyle bilmiştir. Allah'ın, Hazreti Adem hakkındaki bu ilmi inkar edilip, iptal edilmesi mümkün değildir. Bu husus, şu ayette beyan edilmiştir: "Hani Rabbin, meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediğinde..." (Bakara 30) burada Cenab-ı Hak, Adem'in varlığından önce, onu arz için yaratacağını, onu cennette bırakmayacağını, oradan arza nakledeceğini haber vermektedir. Hazreti Adem'in cennette ağaçtan alıp yemesi, Adem'in içindeki diğer mahlukata bir halife ve vali olmak üzere asıl yaratılış hedefi olan arza gönderilmesine bir sebep kılınmıştır.


“Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.”
(Enam 59)


“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.”
(Hadid 22)


Kader konusunu inkar edenler aynı zamanda Allah’u Teala’nın geleceği bilmediğini iddia edenlerdir. Allahu Teala’nın geleceği bilmediğini iddia edenler de aynı zamanda kaderi inkar edenlerdir.


 KADER KONUSUNDA SAPIK MEZHEPLER


İslâm mezhepler tarihçilerine göre Kaderiyye akımına Emevi halifelerinden Abdülmelik İbn Mervan döneminde Haccâc tarafından öldürülen Ma'bed ibn Halid el-Cüheni (ö.80/699) öncülük etti. Tabiûn bilginlerinden olan ve Hasan Basrî'nin derslerini izleyen el-Cüheni'nin Kader konusundaki düşüncelerinin yaygınlık kazanmasında ünlü Mutezile bilginlerinden Amr b. Ubeyd'in önemli etkisi oldu. Kaderî düşüncelere yön veren etken, ilmî olmaktan çok siyasî niteliklidir. Emevîlerin yönetimlerini meşrulaştırmak amacıyla Cebr düşüncesinden yararlanmaya, çalışmalarına karşılık, bu yönetime muhalif kişiler onların anladıkları anlamda bir kadere, dolayısıyla onların yönetimine karşı çıkıyorlardı. Nitekim el-Cüheni'nin öldürülmesine kader konusundaki düşünceleri değil, Abdurrahman b. Eş'as'ın Emevîlere karşı başlattığı isyana katılması neden olmuştu. Mevcut yönetime karşı muhalefet, eylemlerini Allah'ın takdiri ile açıklayan Emevilerin uygulamalarından dolayı sorumlu olduklarım savunan tüm ilk kaderilerin ortak özelliğidir.


Kaderiyye inançları el-Cühenî'den sonra, Hişam b. Abdülmelik (H.105-123) tarafından önce dili, sonra baş kestirilerek öldürülen Gaylan b. Müslim el-Kıptî ed-Dımaşkî tarafından daha sistemli bir biçimde savunuldu. Bu nedenle Gaylan, Kaderiyye'nin gerçek kurucusu sayılır. Gaylan'ın öldürülmesinden sonra Kaderiyye bağımsız bir akım olarak varlığını sürdüremedi, ancak kadere ilişkin düşünceleri kısmen değiştirilerek Mutezile tarafından savunuldu. Bu nedenle Kaderiyye kimi zaman Mutezile içinde bir kol gibi görülmüş; kimi zaman da Mutezile, Kaderiyye olarak adlandırılmıştır.

Kaderiyye bağımsız bir okul durumuna gelemediği için bir düşünce sisteminden söz edilemez. Ancak bu akım içinde yer alan kişilerin kader ve buna bağlı olarak insanın özgürlük ve iradesi, Allah'ın iradesinin insanın fiilleri üzerindeki etkisi gibi konularda birleştikleri söylenebilir. Buna göre insan özgür ve irade sahibi bir varlıktır. Bu nedenle eylemlerinden sorumludur. Ne Allah'ın irade etmesi ve yaratması anlamında, ne de bilmesi ve takdir etmesi anlamında bir kader vardır. İnsan eylemini bilgisiyle kendisi seçer, sonra iradesi ile seçtiği eyleme yönelir ve yapabilme gücüyle yaratır. Allah bu eylemi önceden belirlemez., iradesinin bu eylemle bir ilgisi, gücünün de ortaya çıkısında bir etkisi yoktur. Allah insanın eylemlerini ancak ortaya çıktıktan sonra bilebilir.


 KADERİ İNKAR EDENLERİN ZEMMİ



Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Her ümmetin Mecusileri vardır. Bu ümmetin Mecusileri "kader yoktur!" diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın. Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın. Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal'e ilhak etmek Allah üzerine bir haktır."
 [Ebu Davud, Sünnet 17, (4692).] [40]


 AÇIKLAMA:

 1- Bagavî, Şerhu's-Sünne'sinde kader meselesini şöyle özetler: "Kadere iman farzdır. Bu, kulların hayır ve şer bütün fiillerini Allah'ın yarattığına, bunları yaratmazdan önce Levh-i Mahfuz'da yazdığına, her şeyin O'nun kazası ve kaderiyle, irade ve meşietiyle olduğuna; ancak iman ve taate razı olduğuna ve bunlara sevap vaadettiğine, küfre ve masiyete razı olmadığına ve bunlar için ikab vaadettiğine inanmaktır. Kader, Allah'ın sırlarından bir sırdır. Buna ne mukarreb bir melek, ne de mürsel bir peygamber muttali olmamıştır. Bu meseleye akıl yoluyla gidip araştırma yapmak caiz değildir. Gerekli olan, bütün mahlukatı Allah'ın yaratıp onları iki gruba ayırdığına inanmaktır; bu gruplardan birini cennet için yaratmıştır ki, bu, fazlındandır, bir grubu da cehennem için yaratmıştır, bu da onun adaletindendir."


2- Kaderiye fırkası Mecusilere benzetilmiştir. Hattabi'ye göre bunun sebebi, onların iki asıl meselesindeki sözlerinin Mecusilerin sözlerine benzemesidir. Çünkü onlar hayrı nurun fiilinden, şerri de zulmetin (karanlığın) fiilinden bilirler. 

Kaderiyeciler de hayrı Allah'a, şerri de O'nun gayrına izafe ederler. Halbuki hayrı da şerri de yaratan Allah'tır. O'nun meşieti olmadan ne hayır ne de şer meydana gelir. Allah hikmetiyle şerri şer olarak yaratmıştır, tıpkı hayrı da hayır olarak yarattığı gibi, zira her ikisi de halk ve icad cihetiyle Allah'a; fiil ve kesb cihetiyle de failine muzaftır.
 

25 Mayıs 2018 Cuma

Sahte Hoca Tuncer Çiftçi Türkoğlu'na Geldi.


Sahte Hoca Tuncer Çiftçi Türkoğlu'na Geldi.

Kahramanmaraş'ın Türkoğlu ilçesi Sahte Hoca'yı ağırladı. İl merkezinden ve ilçelerden toplanan yaklaşık 500 kişi Türkoğlu'na özel araçlarla taşındı.


http://www.46medya.com/haber/sahte-hoca-tuncer-ciftci-turkogluna-geldi_h635.html

TV’de ‘Mehdiyim’ sözüne ceza geldi



TV’de ‘Mehdiyim’ sözüne ceza geldi.

RTÜK üyesi Hasan T. Fendoğlu, Tatlıses TV’de gönderdiği dualarla hastalıkları iyileştirdiğini önesüren Tuncer Çiftçi’ye ceza verilmesine “ifade özgürlüğü” gerekçesiyle karşı çıktı...

RTÜK üyesi Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, kendisini ‘mehdi’ ilan eden ve televizyondan dua göndererek hastalıkları iyileştirdiğini savunan dua okuyucusuna ceza verilmesine, “İfad
e özgürlüğünü kullanmış” diyerek karşı çıktı. RTÜK, Tatlıses TV’de yayınlanan “Tuncer Çiftçi ile Hoş Sohbetler” programına idari para cezası verdi.

RTÜK uzmanlarının raporunda, programı hazırlayan Çiftçi’nin dualarıyla çocuğu olmayanları çocuk sahibi yaptığını söylediği ve mehdi kelimesini kullanmadan kendisini mehdi ilan ettiği belirtildi. “Bende bir keramet var. Benimle uğraşanı Allah cezalandırır” diyen Çiftçi’nin sözleri nedeniyle RTÜK kanala idari para cezası verdi. RTÜK cezayı, yasanın “Kişiler fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edilemez” hükmüne dayandırdı.

Karara Başkan Prof. Dr. Davut Dursun ile Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu’nun da aralarında bulunduğu 4 üye karşı çıktı. Fendoğlu karşı oy yazısında “Konuşmaların ifade özgürlüğü kapsamında olduğu görülmektedir. Gerek Türk hukuk mevzuatı, gerekse AİHM içtihatları nazara alındığında, iddia konusu ifadelerin, ifade özgürlüğü kapsamında olduğu açıktır” yorumunu yaptı. Başkan Dursun ise cezanın, “Kişiler fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edilemez” hükmünün ihlalinden değil, “olsa olsa belki de manevi değerlerin istismarı” nedeniyle verilmesi gerektiği görüşünü savundu..

Esra Yardıç


http://www.sacitaslan.com/tv8217de-8216mehdiyim8217-sozune-ceza-geldi-haberi-69171

HOCA GEÇİNEN SAPKINLAR


Allah’a inanmayanlar da Müslüman sayılır, Cennete girer safsatası



Allah’a inanmayanlar da Müslüman sayılır, Cennete girer safsatası

Bazı hoca geçinenlerin “Peygamberimiz yahudilere Müslüman olun, Hıristiyanlara Müslüman olun demedi” vb. gibi dinden çıkaran hezeyanlarını duymuştuk da bunu ilk defa duyuyor olmalısınız…

‘Türkiye’ gazetesinde çıkan yazıda, Almanya’nın Münster Üniversitesi‘nde İslam din öğretmeni yetiştiren merkezin başkanlığını yapan Muhanad Hurşit “Allah’a inanmayan ahlak sahibi insanların da Cennet’e gidecekleri”ni söylemiş. Bunu söyleyen kişi “din öğretmeni” yetiştiren merkezin başkanıymış, düşünün artık oradan yetişecek din öğretmenlerini!.. Bu söz insanı kafir eder. Çünkü ayet ve hadislere, Allahu Teala’nın gönderdiği dini hakikatlere zıt olmakla birlikte bu söylem Allahu Teala adına hüküm vermeye cür’et etmektir.

Muhanad Hurşit Buna sebep olarak: “Bir çok genç, kısıtlayıcı, kendisinde korku yaratan bir Allah tasvirinden çekindiğini söylüyor. Bu, aşmak zorunda olduğumuz en önemli zorluklardan biridir.” diyor. ve “Avusturyalı ilahiyatçı bu nedenle gençlere, dinin Allah için değil onlar için gönderildiğini ve Allah’ın yüceltilmeyi değil kullarının selametini istediğini öğretmek zorunda olduklarını” söylüyor. Halbuki bu ifade bile Kur’an ve sünnet ile çelişmektedir. Çünkü dinin amacı kulların geçici dünya hayatını düzene soksa da yegane amacı insanları Allah’a çağırmak ve O’na ibadete yöneltmektir.

“Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!

O diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur.

De ki: “Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.” (Mü’min 64, 65, 66)

Biz bu hezeyana daha önce cevap verdik. Bir insanın nasıl Müslüman olacağını Allahu Tela’nın ayetleri ve Resulünün hadisleri ile beyan ettik. Eğer bu dinin esaslarını Allah ve Resulü belirliyor ise kişinin cennete girmesi için Müslüman olması, bunun için de şirk dolu bütün batıl inançlarından sıyrılması ve Allah ve Resulüne iman ederek beraberinde itaat etmesi gerekiyor.

Bu zavallılara kısaca şöyle bir cevap verseniz yeterli olacaktır:

1. si insan sormaz mı ki: Allahu Teala o halde neden Peygamber gönderdi, kitap indirdi ve hükümler koydu. Helal ve haram dairesinin sınırlarını belirledi? Neden kendisine imana davet etti?

Neden kafirlere cehennem vaad etti?

“Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir. (98/6)

“Şüphesiz küfredip kafir olarak ölenler, bunların hiçbirisinden, yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır ve onların yardımcıları yoktur.” (3/91)

“Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.” (3/131)

“İnkâr edenler, Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız. (18/102)”

“Gerçekten Allah, kafirleri lanetlemiş ve onlar için ‘çılgın bir ateş’ hazırlamıştır. (33/64)”

Neden Müslümanlara cennet vaad etti?

“İslam’a çağrıldığı halde, Allah’a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez.” (Saf 7)

“Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azablandıracak; mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (33/73)

Neden İslam’dan başka bir dinin kabul edilmeyeceğeni bildirdi?

“Şüphesiz ki Allah katında tek din İslam’dır…” (Al-i İmran 19)

“Peki onlar, Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de istemese de- O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedirler.” (Al-i İmran 83)

“Kim İslam’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de hüsrana uğrayanlardandır.” (Al-i İmran 85)

2. si Allahu Teala’nın Kuran’da, Resulünün de hadis-i şeriflerinde bir çok emir ve yasakları vardır. Mesela namaz, zekat, hac bunların başında gelir. Hatta namazsızlık öyle tehlikelidir ki iman ile küfür arasında bir çizgi bile sayılmıştır. Hal böyle olunca bir kişi bu sapıklara bakarak şöyle demez mi: “Eğer Müslüman olmayan da cennete girebiliyor ise, Müslümanlara bunca sorumluluğun yüklenmesi de ne oluyor?” Hatta adam der ki: “(haşa) Müslüman olmamızın ne manası var o zaman?”

BU SÖZ KAFİR EDER!

Yukarıdaki sözün iyi niyeti, diyaloğu, monoloğu olmaz. Bu söz insanı direkt kafir eder. Ehli kıble tekfir edilmez ama küfür dolu sözler insanı dinden çıkarır. Allah Teala kendisine ve Resulüne imana çağıracak, din gönderek, Peygamber göndereceki kitap vahyedecek sende kalkıp: “Müslüman olmaya bile gerek yok” diyeceksin… Ebu Cehil’den ne farkın var? Onlarda Ka’be’nin bakımını yapmak, hacılara su dağıtmakla övünürlerdi. Bakın Allahu Teala onlara nasıl reddiye yaptı:

“Onlar Mescid-i Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.” (Enfal 34)

“Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah zâlim topluluğu doğru yola erdirmez.” (Tevbe 19)

ALLAH’A İNANMAYANIN MESCİT YAPMASI BİLE FAYDA ETMEZ

“Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır.

Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe 17,18)

REDDİYEYE BİLE GEREK YOK DA…

“Muhammed’in canı, (kudret) elinde olan Zât’a yemin olsun ki; bu ümmetten Yahudi veya Hıristiyan herhangi bir kimse beni duyar da, sonra benimle gönderilen dine inanmadan ölürse, mutlaka cehennem ashâbından olur!” (Müslim, İman: 70, no:153)”

Bildiğiniz gibi bunlara reddiyye yapmaya lüzum bile yok… Ancak siz fitnenin boyutunu, fitnecileri bilin ve verecek bir cevabınız olsun…

www.ihvanlar.net

http://www.ihvanlar.net/2013/03/04/allaha-inanmayanlar-da-musluman-sayilir-cennete-girer-safsatasi/

A.OKTAR İSRAİL İLİŞKİLERİ

 A.OKTAR İSRAİL İLİŞKİLERİ https://www.videoindirelim.com/islam-birligi-adnan-oktar-israil-ile-olan-iliskileri--1528504.html