İskender Evrenesoğlu Kimdir?
Tasavvuf diye, diye sonunda kendisinin ‘Mehdi ve Rasul’ olduğunu ilan etti.
Allah’ın kendisine ‘Risalet Nurları’ diye bir kitab vahyettiğini söylemektedir. Said Nursi’ye ‘Risale-i Nur’un yazdırıldığını kabul ediyorsunuz da, bana ‘Risalet Nurları’nın yazdırıldığını neden kabul etmiyorsunuz? demektedir.
Uzmanlar bu kimsenin cezaî ehliyeti olmadığını, delidir, neyapsa yeridir kabilinden şeyler söylüyorlar. Ne var ki bu sapığın peşinden giden binlerce akıllı ve kendilerinin hak yolda olduğuna inanan var. Hani bitli baklanın, kör müşterisi olurmuş, Körler, sağırlar birbirini ağırlar misali.
Elimde bu tarikat/din hakkında epey malzeme var.[1] Uğraşmağa değmez. Baştan aşağı zırva. Osmanlı Kültürünü Yaşatma Derneği vs. gibi paravan isimler altında faaliyet gösteriyorlar. Gerçekten Osmanlı devri olsaydı, Şeyhulislam’ın fetvası şu iki satır olurdu: ‘Küfrü mûcib, katli vacib’…bu kadar. Bu Mehdi-resul hiç Arapça bilmediği halde keyfe mâ yeşâ, istediği ayete istediği anlamı vermekte. 17 sene bir bankada müdür olarak çalışmış, haram zerrelerine kadar işlemiş birisi. Bazen kendisine sorulan sorulara ‘Durun Allah’a sorayım’ deyim canlı yayında Allah’la temas kurup, cevap verecek kadar bir şarlatan. Şimdilerde MPL’de hezeyanlarını çömezleri devam ettiriyorlar.
Şu an Amerika’ya kaçmış olan bu kaçık, en son ATV’de bir ana haber programında şöyle bir haberin öznesi olmuştu. Amerika’ya bu mehdi-rasul(!) ile beraber giden bir kadın müridi, bu mehdi-resule telefonda şöyle dert yanıyordu; ‘hadi şeyhim beni becerdin, 17 yaşımdaki kızımdan ne istedin, Ramazan mübarek günde, onu nasıl iğfal edebildin?…’ halen facebook’ta videoları dolaşmaktadır. Daha onlarcası var. Tabii cevabı hazırdır. Ben o an tasarruftaydım, yani beni Allah sevk ve idare ediyordu (!)
İskender Evrenesoğlu, tasavvufun şanlı tarihine bir şeref levhası olarak geçecektir. Bu mezbelelikten ancak böyle kimseler yetişir. Aslında bu mehdi bozuntusu biraz saf gelmektedir. Canlı yayında Allah’a sorayım demese de, diğerleri gibi bir istihareye yatayım, O’na sorayım dese zevahiri kurtaracak. Ya da, Bana kitap geldi yerine, bana yazdırıldı, ihtar edildi, unutturuldu, farsça olarak yazdırılmış, ya da Kur’an’ın lemaatının lemaatıdır. vs. gibi daha sinsi yapmayı becerememektedir.
Bu mehdi-Resul’ün kendisine vahyedildiğini iddia ettiği Risalet Nurları’nda ne gibi hezeyan örnekleri vardır, merak ederseniz, İblisin ilhamından birkaç örnek verelim.
“Beni defalarca gördün. Vaktiyle Dayı Bey’in düştüğü hataya düşme. Beni defalarca gördün. Cibril’i, Muhammed kulumuzu, kendini de gördün” (Allah Teâlâ suresi)
“Gördün ki, sen uçtuğun zaman kimse senin uçtuğunun farkına varmıyor.” (aynı sure) Biz vardık, Ey Mehdi-Resul. Sen gerçekten Uçmuşsun. Cehenneme varman çok uzun zaman almaz, İnşallah.
“Ey İskender el-Ekber Hazretleri Kulumuz! Evet, sen, hakiki bir hazretsin. Bozoklu Han bir veli idi ve senin ceddindir, Seyyittir. Sen de Seyyid’sin. 12.İmamsın, Son İmamsın” (Tayy-ı Mekân suresi)
“Evet, şeytan senin voltajına dayanamaz. Dalga uzunluğu konusunu sana tekrar yazdıracağız.”[2] Gerçekten şeytan bunun voltajına dayanamaz. Şeytan bu zavallıyı görünce haline gerçekten acımıştır. Ya da tası-tarağı toplayıp terk-i diyar eylemiştir. Giderken de ‘Allah’ım madem bu kadar büyük bir şeytan yaratacaktın, beni niye yarattın?’ demiştir. Anlaşılan bu voltajı yüksek mehdi-resulün testesteronu da epey yüksek, voltajını olmayacak yerlere de boşaltıyor.
Diyanet İşlerinin bununla ilgili olarak hazırladığı rapor da; Bu kaçığın kendisine verildiğini iddia ettiği ‘Risalet Nurları’ adını taşıyan 68 sayfalık kitapta ‘Anlaşmazlık, İnzal, Müjde ve Mehdi Suresi’ gibi 21 bölüm var.
Kitabın ön yüzünde ise ‘Türklerin bilgesi, İskender kulumuza katımızdan ihsanımızdır’ ibaresi bulunmakta. İlk sayfada da ‘Bu kitap Lehv-i Mahfuzda Ana Kitab’ın içinde mevcut olup Kur’an’dan sonra dünyaya indirmekte olduğumuz ilk kitaptır’ ibaresi yer almaktadır.
Kendisini Kur’an’dan sonra kitap verilen ilk kişi, Mehdi olarak vazifelendirilmiş kişi olarak tanıtır. Belirtileri ise; sol omzundaki nur, sağ omzundaki sancak, belindeki kılıç ve kendisine verilen kitaptır. İnsanlara verilebilecek ilmin bütünü kendisine verilmiş. Allah’ın habibi’dir. Hükümdarlık verilmiş.
Şeytan, yanına yaklaşamaz. Hz. Muhammed (s.a.v.)’e imam olup, ona namaz kıldırmış. İstediği an Allah’la konuşabilir. Sabırlı olup, bunun alameti de arabayı kullanırken 80 km.yi aşmamasıdır.
Defalarca Allah’ı görmüştür. Uçabilir, fakat kimse uçtuğunun farkına varmaz. Onikinci imam olarak görevlendirilmiş. Hayy/diri olan insanların en şereflisidir. Tayy-ı mekân sahibi. Allah’ın kâinattaki vekili ve halifesi. Cebrail kendisinin cesedine girmiş. Hata yapacağı zaman Allah’tan izin alarak yapıyor. Haccı da tayy-ı mekânla yapacak. Ayrıca Allah’ı da kitabında şu sözlerle anlatmakta: Enerji kütlesi, nur, iki boyutlu, sonsuz büyüklükte ve sonsuz küçüklükte, kütlesinin her zerresi bütünün tüm özelliklerine sahiptir.
Evrenosoğlu’na göre: Vahiy devam etmektedir. [Ahzab/40] ayeti delil olarak getirerek Hz. Muhammed (s.a.v.) nebilerin sonuncusudur, Resullerin değil. İşte bu yüzden Resuller gelmeye devam etmiştir ve edecektir. Şu kadar var ki peygamberler hem Resul, hem nebidir. Ama her Resul peygamber değildir. Peygamber olmayan kendisi gibi Resuller Allah’ın halifesi olarak kendilerine vahy gelen ve irşad görevini yerine getiren Resullerdir.
Tasavvuf diye, diye sonunda kendisinin ‘Mehdi ve Rasul’ olduğunu ilan etti.
Allah’ın kendisine ‘Risalet Nurları’ diye bir kitab vahyettiğini söylemektedir. Said Nursi’ye ‘Risale-i Nur’un yazdırıldığını kabul ediyorsunuz da, bana ‘Risalet Nurları’nın yazdırıldığını neden kabul etmiyorsunuz? demektedir.
Uzmanlar bu kimsenin cezaî ehliyeti olmadığını, delidir, neyapsa yeridir kabilinden şeyler söylüyorlar. Ne var ki bu sapığın peşinden giden binlerce akıllı ve kendilerinin hak yolda olduğuna inanan var. Hani bitli baklanın, kör müşterisi olurmuş, Körler, sağırlar birbirini ağırlar misali.
Elimde bu tarikat/din hakkında epey malzeme var.[1] Uğraşmağa değmez. Baştan aşağı zırva. Osmanlı Kültürünü Yaşatma Derneği vs. gibi paravan isimler altında faaliyet gösteriyorlar. Gerçekten Osmanlı devri olsaydı, Şeyhulislam’ın fetvası şu iki satır olurdu: ‘Küfrü mûcib, katli vacib’…bu kadar. Bu Mehdi-resul hiç Arapça bilmediği halde keyfe mâ yeşâ, istediği ayete istediği anlamı vermekte. 17 sene bir bankada müdür olarak çalışmış, haram zerrelerine kadar işlemiş birisi. Bazen kendisine sorulan sorulara ‘Durun Allah’a sorayım’ deyim canlı yayında Allah’la temas kurup, cevap verecek kadar bir şarlatan. Şimdilerde MPL’de hezeyanlarını çömezleri devam ettiriyorlar.
Şu an Amerika’ya kaçmış olan bu kaçık, en son ATV’de bir ana haber programında şöyle bir haberin öznesi olmuştu. Amerika’ya bu mehdi-rasul(!) ile beraber giden bir kadın müridi, bu mehdi-resule telefonda şöyle dert yanıyordu; ‘hadi şeyhim beni becerdin, 17 yaşımdaki kızımdan ne istedin, Ramazan mübarek günde, onu nasıl iğfal edebildin?…’ halen facebook’ta videoları dolaşmaktadır. Daha onlarcası var. Tabii cevabı hazırdır. Ben o an tasarruftaydım, yani beni Allah sevk ve idare ediyordu (!)
İskender Evrenesoğlu, tasavvufun şanlı tarihine bir şeref levhası olarak geçecektir. Bu mezbelelikten ancak böyle kimseler yetişir. Aslında bu mehdi bozuntusu biraz saf gelmektedir. Canlı yayında Allah’a sorayım demese de, diğerleri gibi bir istihareye yatayım, O’na sorayım dese zevahiri kurtaracak. Ya da, Bana kitap geldi yerine, bana yazdırıldı, ihtar edildi, unutturuldu, farsça olarak yazdırılmış, ya da Kur’an’ın lemaatının lemaatıdır. vs. gibi daha sinsi yapmayı becerememektedir.
Bu mehdi-Resul’ün kendisine vahyedildiğini iddia ettiği Risalet Nurları’nda ne gibi hezeyan örnekleri vardır, merak ederseniz, İblisin ilhamından birkaç örnek verelim.
“Beni defalarca gördün. Vaktiyle Dayı Bey’in düştüğü hataya düşme. Beni defalarca gördün. Cibril’i, Muhammed kulumuzu, kendini de gördün” (Allah Teâlâ suresi)
“Gördün ki, sen uçtuğun zaman kimse senin uçtuğunun farkına varmıyor.” (aynı sure) Biz vardık, Ey Mehdi-Resul. Sen gerçekten Uçmuşsun. Cehenneme varman çok uzun zaman almaz, İnşallah.
“Ey İskender el-Ekber Hazretleri Kulumuz! Evet, sen, hakiki bir hazretsin. Bozoklu Han bir veli idi ve senin ceddindir, Seyyittir. Sen de Seyyid’sin. 12.İmamsın, Son İmamsın” (Tayy-ı Mekân suresi)
“Evet, şeytan senin voltajına dayanamaz. Dalga uzunluğu konusunu sana tekrar yazdıracağız.”[2] Gerçekten şeytan bunun voltajına dayanamaz. Şeytan bu zavallıyı görünce haline gerçekten acımıştır. Ya da tası-tarağı toplayıp terk-i diyar eylemiştir. Giderken de ‘Allah’ım madem bu kadar büyük bir şeytan yaratacaktın, beni niye yarattın?’ demiştir. Anlaşılan bu voltajı yüksek mehdi-resulün testesteronu da epey yüksek, voltajını olmayacak yerlere de boşaltıyor.
Diyanet İşlerinin bununla ilgili olarak hazırladığı rapor da; Bu kaçığın kendisine verildiğini iddia ettiği ‘Risalet Nurları’ adını taşıyan 68 sayfalık kitapta ‘Anlaşmazlık, İnzal, Müjde ve Mehdi Suresi’ gibi 21 bölüm var.
Kitabın ön yüzünde ise ‘Türklerin bilgesi, İskender kulumuza katımızdan ihsanımızdır’ ibaresi bulunmakta. İlk sayfada da ‘Bu kitap Lehv-i Mahfuzda Ana Kitab’ın içinde mevcut olup Kur’an’dan sonra dünyaya indirmekte olduğumuz ilk kitaptır’ ibaresi yer almaktadır.
Kendisini Kur’an’dan sonra kitap verilen ilk kişi, Mehdi olarak vazifelendirilmiş kişi olarak tanıtır. Belirtileri ise; sol omzundaki nur, sağ omzundaki sancak, belindeki kılıç ve kendisine verilen kitaptır. İnsanlara verilebilecek ilmin bütünü kendisine verilmiş. Allah’ın habibi’dir. Hükümdarlık verilmiş.
Şeytan, yanına yaklaşamaz. Hz. Muhammed (s.a.v.)’e imam olup, ona namaz kıldırmış. İstediği an Allah’la konuşabilir. Sabırlı olup, bunun alameti de arabayı kullanırken 80 km.yi aşmamasıdır.
Defalarca Allah’ı görmüştür. Uçabilir, fakat kimse uçtuğunun farkına varmaz. Onikinci imam olarak görevlendirilmiş. Hayy/diri olan insanların en şereflisidir. Tayy-ı mekân sahibi. Allah’ın kâinattaki vekili ve halifesi. Cebrail kendisinin cesedine girmiş. Hata yapacağı zaman Allah’tan izin alarak yapıyor. Haccı da tayy-ı mekânla yapacak. Ayrıca Allah’ı da kitabında şu sözlerle anlatmakta: Enerji kütlesi, nur, iki boyutlu, sonsuz büyüklükte ve sonsuz küçüklükte, kütlesinin her zerresi bütünün tüm özelliklerine sahiptir.
Evrenosoğlu’na göre: Vahiy devam etmektedir. [Ahzab/40] ayeti delil olarak getirerek Hz. Muhammed (s.a.v.) nebilerin sonuncusudur, Resullerin değil. İşte bu yüzden Resuller gelmeye devam etmiştir ve edecektir. Şu kadar var ki peygamberler hem Resul, hem nebidir. Ama her Resul peygamber değildir. Peygamber olmayan kendisi gibi Resuller Allah’ın halifesi olarak kendilerine vahy gelen ve irşad görevini yerine getiren Resullerdir.
be ger
YanıtlaSil